Advertisement

Pandora

Advertisement

Pandora

Birth
Türkiye
Death
1968
Istanbul, Istanbul, Türkiye
Burial
Istanbul, Istanbul, Add to Map
Memorial ID
View Source
Bir zamanlar hakiki dansözler vardi. Acisiyla tatlisiyla hakiki hayatlari olan hakiki dansözler. Pandora onlardan biriydi. Öldügü yerde "ilahi bir tesadüf eseri" olarak, bugün ayni isimde bir kitapci var. Beyoglu'nda, Büyükparmakkapi ile Hasnun Galip Sokaginin kesistigi yerde, paçavralar icinde, donarak ölmüs bir kadin cesedi yatiyordu. Vadesi, donarak mi, yoksa agir bir kaba dayak yüzünden mi dolmustu? Kurcalayan cikmadi. Yola dogru savrulmus kolunun altinda bir raki sisesi vardi. Derin yaralarla perisan surati duru beyazdi. Kusmus, altina isemis, ortaligi kana bulamisti. 1968 yiliydi. Sokagin esnafi onu hemen tanidi; "Ulan, bizim Pandora bu!" diyerek günahkâr ruhu icin dua okudular, üstünü gazeteyle örttüler, uçmasin diye surasina burasina tas koydular. O gün Istanbul'da sulusepken bir kar yagiyordu. Pandora'nin zavalli bedeni öglene kadar orada öylece yatti. Nihayet Savci Bey polis jipiyle geldi, iki satir zabit tuttular. Malûm, su testisi su yolunda kirilir meselinin derinligiyle sarsilarak defolup gittiler. Artistler Kahvesi'nden bir sapka dolusu parayla cikan üç-bes serseri, Pandora'nin kus gibi gövdesini itinayla kaldirarak, hemen karsidaki Aga Camii'ne tasidi. Oradan da Kulaksiz'daki Bahriye Mezarligina götürüp gömdüler. 1960'larda dansözlerin hayati, cok zordu. Captan düsene kadar topuklu iskarpininden sampanya icilen, kocayinca paspas gibi sokaga atilan kadinlardan biriydi Pandora. Salak, önüne gelene âsik oluyordu. Mektepli yavsaklara, klaksonu havali soförlere, torbacilara, tombalacilara, pavyon fedailerine asiri zaafi vardi. 1962'de kabasindan bicaklandi. 1964'te dislerini döktüler. 1965'te jiletle güzel facasi bozuldu. En nihayet 1967'de, dans edemesin diye bacaklarindan vurdular. Kim bilir kaç kere tövbe edip köyüne döndü, kaç kere! Ancak bir ya da iki aya kalmadan tekkeye dönüyordu. Elmadag'daki lüks kulüplerde calisti. Düskünlük yillarinda ise çadir tiyatrolarinda ve Anadolu'nun kerpicten örme tüm pavyonlarinda göbek atti. Herifler, Pandora üstünde oynasin diye ceketlerini sahneye firlatirlardi. Piste cikti mi 45 dakikadan evvel inmezdi. Bir yilbasi gecesi, iddia üzerine, dizlerinin üstünde alti saat dans ederek 15 lira kazanmisti.
Bir zamanlar hakiki dansözler vardi. Acisiyla tatlisiyla hakiki hayatlari olan hakiki dansözler. Pandora onlardan biriydi. Öldügü yerde "ilahi bir tesadüf eseri" olarak, bugün ayni isimde bir kitapci var. Beyoglu'nda, Büyükparmakkapi ile Hasnun Galip Sokaginin kesistigi yerde, paçavralar icinde, donarak ölmüs bir kadin cesedi yatiyordu. Vadesi, donarak mi, yoksa agir bir kaba dayak yüzünden mi dolmustu? Kurcalayan cikmadi. Yola dogru savrulmus kolunun altinda bir raki sisesi vardi. Derin yaralarla perisan surati duru beyazdi. Kusmus, altina isemis, ortaligi kana bulamisti. 1968 yiliydi. Sokagin esnafi onu hemen tanidi; "Ulan, bizim Pandora bu!" diyerek günahkâr ruhu icin dua okudular, üstünü gazeteyle örttüler, uçmasin diye surasina burasina tas koydular. O gün Istanbul'da sulusepken bir kar yagiyordu. Pandora'nin zavalli bedeni öglene kadar orada öylece yatti. Nihayet Savci Bey polis jipiyle geldi, iki satir zabit tuttular. Malûm, su testisi su yolunda kirilir meselinin derinligiyle sarsilarak defolup gittiler. Artistler Kahvesi'nden bir sapka dolusu parayla cikan üç-bes serseri, Pandora'nin kus gibi gövdesini itinayla kaldirarak, hemen karsidaki Aga Camii'ne tasidi. Oradan da Kulaksiz'daki Bahriye Mezarligina götürüp gömdüler. 1960'larda dansözlerin hayati, cok zordu. Captan düsene kadar topuklu iskarpininden sampanya icilen, kocayinca paspas gibi sokaga atilan kadinlardan biriydi Pandora. Salak, önüne gelene âsik oluyordu. Mektepli yavsaklara, klaksonu havali soförlere, torbacilara, tombalacilara, pavyon fedailerine asiri zaafi vardi. 1962'de kabasindan bicaklandi. 1964'te dislerini döktüler. 1965'te jiletle güzel facasi bozuldu. En nihayet 1967'de, dans edemesin diye bacaklarindan vurdular. Kim bilir kaç kere tövbe edip köyüne döndü, kaç kere! Ancak bir ya da iki aya kalmadan tekkeye dönüyordu. Elmadag'daki lüks kulüplerde calisti. Düskünlük yillarinda ise çadir tiyatrolarinda ve Anadolu'nun kerpicten örme tüm pavyonlarinda göbek atti. Herifler, Pandora üstünde oynasin diye ceketlerini sahneye firlatirlardi. Piste cikti mi 45 dakikadan evvel inmezdi. Bir yilbasi gecesi, iddia üzerine, dizlerinin üstünde alti saat dans ederek 15 lira kazanmisti.

Advertisement